Ceza Muhakemesinde Bağlantı Kavramı, Davaların Birleştirilmesi ve Birleştirmenin Zorunlu Olup Olmaması
Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır (CMK m.8/1).
Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır (CMK m.8/2).
CMK’nun 8. maddesinin birinci fıkrasında; bir kişinin birden fazla suçtan sanık olması veya bir suçta birden fazla sanık bulunması şeklinde dar bağlantı tanımlanmış, maddenin ikinci fıkrasında da, suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiillerinin de bağlantılı suç sayılacağı belirtilerek, bu halde de fiiller arasında bağlantının varlığı kabul edilmiştir. Kanunun 11. maddesinde ise geniş bağlantı tanımlanmıştır. Bu hüküm uyarınca, yapılan yargılamada mahkemece bakılmakta olan birden fazla dava arasında bağlantının saptanması halinde, bu bağlantı 8. maddede gösterilen türden olmasa dahi, yargılamanın birlikte yapılarak hükme bağlanması için davaların birleştirilmesine karar verilebilecektir. Maddede, ne tür bağlantıların bu kapsamda değerlendirileceği yönünde bir sınırlandırmaya yer verilmemiş, yalnızca mahkemenin bakmakta olduğu birden çok davada bağlantı görmesi yeterli kabul edilmiştir. Bu hükmün amacı, görülmekte olan uyuşmazlıkların birlikte yargılanmasında ve karara bağlanmasında yarar bulunmasıdır. Bu şekilde tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle, daha adil bir kararın verilmesi ve verilecek hükümlerde muhtemel değerlendirme hatalarının engellenmesi hedeflenmiştir.
Görüldüğü gibi, ceza muhakemesinde genel kural, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılamanın yapılmasıdır. Ancak, uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğu zaman, bağlantının özelliği gereği bu kuraldan ayrılınabilmektedir. Bağlantılı davalar ayrı ayrı görülebileceği gibi, birleştirilerek de görülebilecek olup, istisnai hallerden biri olan yargılamaların birleştirilmesine kararı verilebilmesi için;
1- Davalar arasında bağlantı olmalı,
2- Davaların birleştirilmesinde yarar görülmeli,
3- Birleştirme yasağı söz konusu olmamalıdır.
Kanun koyucu, açılan her dava üzerine ayrı yargılama yapılmasını kural olarak benimseyip istisnai durumlarda davaların birleştirilebileceğini hüküm altına alırken, birleştirmede fayda bulunup bulunmadığının her olayda araştırılmasını yargılamayı yürüten hâkime bırakmış, istisnaen de, yargılamaların birleştirilip birleştirilmeyeceğini kendisi tayin etmiştir. Bu kapsamda, 4483 sayılı Kanunun 10. maddesinde yer alan; “Bu kanun kapsamındaki suçların iştirak halinde işlenmesi durumunda memur olmayan, memur olanla; ast memur üst memur ile aynı mahkemede yargılanır” şeklindeki hükümle birleştirme zorunluluğu vurgulanırken, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 346/2. maddesi uyarınca İcra Tetkik Merciinin yetkisine giren ceza davalarının diğer davalarla birleştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Birleştirme zorunluluğu ya da birleştirme yasağının söz konusu olmadığı diğer durumlarda, mahkemelerce görülmekte olan davalar arasında bağlantı olduğu tespit edildiğinde bu davalar birleştirilebilecektir. Fakat birleştirme zorunlu olmayıp tamamen mahkemenin takdirine bırakılmıştır. (YCGK 17.01.2017 T. , 2013/438 E. , 2017/16 K.)
Davaların Birleştirilerek Açılması
Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir (CMK m.9).
Görülmekte Olan Davaların Birleştirilmesi ve Ayrılması
Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir (CMK m.10/1).
Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır (CMK m.10/2).
İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur (CMK m.10/3).
Birleştirme kararlarına ilişkin olarak mahkemeler arası çıkan uyuşmazlıklar nasıl çözümlenecektir?
CMK’nın “Görülmekte Olan Davaların Birleştirilmesi ve Ayrılması” başlıklı 10. maddesinde, kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemede yer alan yüksek görevli mahkeme tanımından anlaşılması gereken, bağlantılı davaları görmekte olan mahkemelerden yüksek görevli olanıdır. Yani bağlantılı davalar, davalardan birini görmekte olan yüksek görevli mahkemenin kararıyla birleştirilebilecektir. Bu durumda alt görevli mahkemenin muvafakati gerekmemektedir. Tabi ki yüksek görevli mahkeme öncelikle bağlantılı gördüğü davaya ilişkin dosyayı inceleyecek, dava dosyaları arasında sanıklar ve suçlar yönünden şahsi, hukuki ve fiili irtibat bulunduğunda ve davaların birlikte yürütülmesinde yarar görüldüğünde birleştirme kararı verecektir.
Farklı yetki alanlarında bulunan mahkemeler arasında birleştirme ise, CMK’nın 16. maddesine göre yapılacaktır. Anılan maddenin 1. fıkrasında; değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan bağlantılı ceza davalarının, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebileceği, 2. fıkrasında; bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsinin veya bir kısmının bu mahkemelerin birinde birleştirilebileceği, 3. fıkrasında ise; mahkemeler arasında uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkemenin birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar vereceği hüküm altına alınmıştır. Yani farklı yetki alanlarında bulunan mahkemeler arasında birleştirme, mahkemelerin uyuşması üzerine olacak, mahkemeler uyuşamazsa ortak yüksek görevli mahkeme, birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verecektir. (YCGK 24.02.2022 T. , 2021/329 E. , 2022/117 K.)
Çok sanıklı davalarda, sorgusu yapılamayan sanıklar yönünden tefrik kararı verilebilir mi?
Birden fazla sanığı olan dosyalarda, sanıklara isnat edilen eylemlerin birbirleriyle ilintisi olduğu ve biri diğerinin sonucunu etkileyecek halde bulunduğu konusunda bir gerekçe gösterilmeden sorgusu yapılamayan sanık hakkındaki dava tefrik edilmeksizin, bu sanığın aranması amacıyla yargılamanın sürdürüldüğü belirlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin ihlal edildiğinin tespitine dair AİHM’in 12325/86 başvuru no.lu ve 27/11/1991 tarihli KEMMACHE ve FRANSA davası kararında da belirtildiği üzere bu gibi hâllerde; bu sanıklar yönünden davanın tefrikine karar verilmesi, haklarında hüküm kurmaya elverişli delil bulunan sanıklar için ise gereken kararın ittihazı ile davanın tümüyle zamanaşımına uğramasına neden olunmaması. (HSK Teftiş Tavsiyesi, s. 14)
Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir (CMK m.11).